İş hayatında erkekler kadar kadınlarıda görmek artık mümkün.Ama okulda başlayan erkek egemenliğine karşı verilen bende varım kavgası okullarda üstün başarılı kız öğrenciler,başarılı sınav sonuçları ve ardından gelen en iyi dercelerde diplamolarla mezuniyet sonunda da girdikleri mülakatları başarıyla geçtikten sonra başlıyor asıl büyük mücadele.
Erkek egemen bir toplumda, rasyonelliğin daha fazla tercih edildiği iş dünyasında kadın olmak : O kadar uğraşın ardından hak ettiği yere gelemeyen ve her zanam karşısına bir erkek engeli sunulan kadınlar: Küçük yaşlarda hep susmanın terbiye olduğu öğretilen kadınlar, ne yazık ki iş hayatlarında pekte başarılı olamıyorlar. Seslerini yükseltmekten, düşündüklerini ifade etmekten çekindiklerinden, ne kadar potansiyelleri olursa olsun, kendilerini gösteremiyor ve hak ettikleri yere gelemiyorlar.
Toplumumuzda anne kavramını, çocuk doğuran kadın için kullanılıyor. Doğurmayan kadına anne demiyoruz. Oysa ilkel toplumlarda, annelik dişi cinsin toplumsal bir işlevi olarak kabul edilmiştir. Yani çocuğumuz olsun yada olmasın, hepimiz anneyiz aslında. İç güdüsel olarak kadın olarak hepimiz anneyiz.
Ancak günümüzde herşeye yetişmeye çalışan kadın, anne rolünü de günlük yaşamın karmaşası içinde elinden geldiği kadar gerçekleştirmeye çalışıyor. Toplumdaki “iyi anne” rolüne uygun anneler olmaya çabalıyoruz farkında olmadan..
İçimizden “bebeğini evde bırakıp gitme” derken, kapıyı kapattıktan sonra arkamızdan duyduğumuz bebeğimizin ağlaması içimizi yaralarken,evladımızı maddi olarak iyi bir gelecek sunmak için işe gitmek zorunda hissediyoruz. Bütün anneler gibi, biz de çocuğumuzun en iyi şartlarda yetişmesini istiyoruz.
0 yorum :
Yorum Gönder